Gavsul Azâm Hz Pir Seyyid Ahmed Er-Rufâi Güzel Ahlak ve Huy Davranışları 3. Kısım

Gavsul Azâm Hz Pir Seyyid Ahmed Er-Rufâi Güzel Ahlak ve Huy Davranışları 3. Kısım

Bir gün Hz. Pîr dervişleri arasında otururken onlara hitap ederek: “Eğer içinizden biri benim kusurlarım olduğunu bilirse söylesin!” dedi Topluluktan Şeyh Fârûsî (k.s.): “Bu topluluk içinde benden başka ayıbınızı bilen yoktur!” dedi. Hz. Pîr: “Allah sana hayırlar versin! Söyle, ayıbımı söyle ki, ondan kurtulmaya çalışayım!” deyince adı geçen şeyh de: “Senin ayıbın, bizim gibi dervişlerinin olmasıdır, eğer Cenâb-ı Hak bizi bu kadar eksiğimizle seninle birlikte kabul ederse ayıbın yok; eğer kabul etmeyip geri gönderirse, sana ayıptır!” dedi. Hz. Pîr cevap olarak: “Gemi sağlam olursa içindekiler kurtulabilir” dediler.

*

Şeyh Yakup (k.s.) şöyle anlatır: “Bir gün öğle namazını kıldıktan sonra oturuyordum; Hz. Pîr beni çağırdı, kendileri de mihraba yakın oturuyorlardı. Ellerinde bir küçük sivrisinek vardı. Sineğe bakmamı emir buyurdular, ben de baktım ve “Acaba Cenâb-ı Hak bunu yaratmaktan ne murat etmiştir? Bunda ne fayda vardır?” dedim. Cevap olarak, Cenâb-ı Hak onu yaratmakla sanatının gücünü, kudretinin sağlamlığını ve son derece yüksek hikmetini göstermek istedi ve kendilerini göstererek: “Ey Yakup, eğer bir kimse Cenâb-ı Hakk’ın mülkünde bu pek zayıf ve değersizden başka bir hakir yaratık var mı derse, sakın tasdik etme!” dedi.

Çok kere: “Ben bir hiçim ve insanların en kötüsüyüm, eğer benim bu topluluğun önde geleni olduğum hatırıma gelirse Kârun ve Firavun’la birlikte haşrolayım! Yalnız Cenâb-ı Hak bana lutfedip, beni topluluk fertlerinden biri yaptı” buyurdu. Alimlerin önderi Şeyh Salih (k.s.), Şeyh Muhammed b. Sekrân (Allah’ın rahmeti ve rızâsı onun üzerine olsun!)’dan şunu sordu: Hz. Pîr’in “Eğer hatırıma, ben bu topluluğun önde geleniyim diye bir şey gelirse, Firavun ve Hâmân’la birlikte haşrolayım!” sözü ile; yine kendi sözlerinden olan: “Ben her eksiğin tamâmı, tamamlayıcısıyım” sözü arasındaki fark nedir, yâni bu iniş ve çıkış nasıl telif edilebilir? Adı geçen, soru sorana ve orada bulunan dervişlere hitap ederek buyurdular ki: “Cenâb-ı Hak erleri bu şeyhlik işine dâvet buyurduğu vakit, hepsi sevinçle bu işe koyuldular ve kabul ettiler. Hz. Rifâî’yi dâvet buyurduğu vakit: “Ben bunu yapamam!” diye kendini son derece küçük gördü ve yerden yere attı. Cenâb-ı Hak’tan: “Ey Ahmed! Bu vekilliğe başla, işi yüklenen ve yapan benim!” şeklindeki yüce hitâbı işitince, derhal vekilliği kabul ettiler. Şeyh Seyyid Ahmed er-Rifãî Mevlâ’ya itaatta sabit ve dâimdir, müjdeci ise Allah’tır. İşte bu mânâ “Firavun ile haşrolayım!”ın anlamıdır. İkincisinin mânâsına gelince, onu Hz. Pîr kerem denizine vardığı ve pek çok armağanları ve büyük bağışları görüp kendinden geçtiği vakit buyurmuşlardır, dedi.”

*

Hz. Pîr bir gün arkadaşlarıyla oturuyordu. Bir çocuk gülerek mübarek huzurlarına geldi. Oynamak için aşık isterim, dedi. Hz. Pîr: “Bende aşık yok, ekmek ve hurma var, gel ye!” dedi. Çocuk ağlamaya başladı. Bunun üzerine Hz. Pîr yanındakilere hitap ederek: “Ey mübârekler, beni kim beş aşığa alır?” dedi. Cemâatten biri çıktı ve beş aşık bulup takdim etti ve: “Seni bununla satın aldım” dedi. Hazret-i Pîr de: “Ben de nefsimi sana sattım. Cenâb-ı Hak şahit olsun!” dedi. Sonra bir kesecik yapıp, aşıkları kesenin içine koydu ve çocuğa teslim etti; çocuk da onları alıp oynadı. Oyununu bitirdikten sonra bunları Hz. Pir’in kucağına getirip koydu ve: “Aşıklarımı sakla!” dedi. Hz. Pîr bir yetîmi ağlar gördükleri vakit: “Bütün organlarım sarsılıyor” der idi.

*

Ümmü Abide köyünde bir uyuz köpek vardı, derisi soyulmuş, gözleri kör olmuş idi. Köydekiler iğrendikleri için onu köyün dışına çıkardılar. Hz. Pir bunu haber alınca, köpeğin bulunduğu yere gidip ona yağ ve ilaç sürdü, ekmek verdi, su içirdi, ona yatacağı güzel bir yer yaptı. Köpeğin uyuzu geçinceye kadar ona baktı.

*

Hz. Pîr’in yanındakilerden biri bir serçe yakaladı, ayağına bir sicim bağ-layıp astı. Hz. Pîr kalktı serçe için şefäat etti, o kimseden onu bırakmasını istedi. Adam: “Bu serçe benimdir, bunun üzerinde senin bir hakkın yoktur!” dedi. Hz. Pîr: “Doğrudur, benim onun üzerinde bir hakkım olmadığını biliyorum. Fakat onun kurtulması için ne lâzımsa söyleyiniz!” dediler. Adam: “Onu benden satın alarak kurtarabilirsin” dedi. Hz. Pîr: “Pekiyi alayım” dedi. Adam: “Beni dervişliğine kabul et ve söz ver!” dedi. Hz. Pîr de kabul etti, böylece serçe salıverildi.

*

Hz. Pîr cuma günü biraz uykuya dalmıştı. Bir kedi gelip eteğinin üzeri-ne yattı, uyudu. Hz. Pîr uyanıp kedinin yattığını ve namaz vaktinin de geldiğini görünce, sâlih eşlerinden bir makas istedi, getirdiler. Hz. Pîr eteğinin ucunu kesti ve o kısmı kedinin altında bıraktı, bu şekilde câmiye gitti. Namazdan sonra evlerine döndüklerinde kedi uyanmıştı, eteğin kesilen parçasını yerine dikti. Fakat eşinin bu yaptıklarından hoşlanmadığını görünce: “Ey mübarek şeyhin kızı, sıkılma! Bu yaptığım hayırdan başka bir şey değildir ve bu bana bir zorluk vermedi. Aksine iyilikler doğdu!” dediler.

(KAYNAK: KEN’ÂN ER-RİFÂİ)

Bir yanıt yazın