Gavsul Azâm Hz Pir Seyyid Ahmed Er-Rufâi Güzel Ahlak ve Huy Davranışları.

Şeyh Yakup (k.s) diyor ki: “Hz. Pir (zahın kendini hor hakir görmesi, mahzunluğu, huzû ve huşûu, muhtaçlığı, gösterişten uzak oluşu, revitzun ve hakârete katlanması meşhurdur.” Şeyh Mikdâm (k.s.) da kendileri hakkında söyle buyurur: “Hz. Pir (ra.) hüzün ve IztIraba sarılan biriydi. Ağlaması çok idi; nefsini perhizlerle, kalbini ilahi bilgilerle terbiye ederdi. Oturması, ağlaması, yemesi, uykusu, ayakta durması hep edep dairesinde idi. Dervişler arasında otururken susayınca kalkar, kendi içerdi. Dervişler: “Efendim, içimizde size su vermeye layık bir kimse yok mu ki, kalkıp kendiniz içiyorsunuz?” deyip üzüldükleri vakit, kendileri şöyle cevap verirdi: “Siz benim için gözüm den daha değerlisiniz, Cenab-ı Hak beni dervişleri hizmetinde kullananlardan eylemesin!”

                                                                              *

Hz. Pir bir gün dervişler ile birlikteydi, toplantı sabahtan akşama kadar uzadı. O gün de şiddetli bir sıcak vardı. Susadı, sabretti, meclis dağıldıktan sonra kalktı, mübarek evine geldi. Tandırın üstünde su dolu bir kirli kap buldu; içindeki su kirlice idi. Bir tarafta da dolu bir soğuk su kabı vardı. Eline kirli kabı alıp içeceği sırada ona nefsi şöyle dedi: “Bana öğleye kadar susuzlukla eziyet verdiğin yetmedi mi ki, şimdi de bu kirli suyu içiriyorsun?” Bunun üzerine Hz. Pir nefsinin îtirâzına karşı elindeki su kabını yere koydu, ona bir süre su vermemeye yemin etti ve öyle de yaptı.

                                                                              *

“Bir ramazan gecesi Hz. Pir (r.a.)’ı davet etmek için Ümmü Abide köyü halkından birisi geldi. Ramazan ayı sıcaklara tesadüf etmişti. Akşam namazından sonra iki rekât nâfile namazı kılmak Hz. Pîr’in yüce adetlerinden idi. Davet sahibi bu nâfileyi kıldırmadan kendilerini doğruca evine getirdi. Pir hazretlerini kapının önünde bırakıp, kendilerine bir yer hazırlamak için eve girdi.Orada her nasılsa ailesi ve çocuklarıyla fazlaca meşkul olmali ki. Hz. Pir’i kapı önünde unuttu. Kendisi güzelce iftar edip yedi içti. Sonra yatsı namazına gitmek için dışarı çıkıp, Hz. Pir’i bıraktığı yerde ayakta durur görünce büyük bir utançla “Vallahi efendim seni unuttum!” dedi. Hz. Pir: “Zararı yok, bunda da hayır vardır, gidelim, namazı kılalım, yine gelir iftar ederiz dedi.”

                                                                               *

Yine Ümmü Abide halkından biri bir gün yemek hazırlayıp Hz. Pir (Allah’ın rahmeti ve rızası ona olsun!) davet etti, kendileri de daveti kabul buyurdular. Kapıya geldikleri vakit ev sahibi kendilerine: “Git de yine gel!” dedi. Kabul ettiler ve öyle yaptılar. Yine tekrar. “Dön de öyle gel!” dedi. Hz. Pir ona dua buyurup kabul ettiler. Daha sonra Hz. Pir’i evine aldı. Oturdu, sonra başım açıp Hz. Pir’e: “Yüksek zâtınıza karşı yaptığım bu muameleden dolayı bağışlanmamı dilerim. Şanı yüce Allah’a yemin ederim ki, mensup olduğum yolda senin gibi kimseyi görmedim” dedi. Hz. Pir cevaben: “Oğlum, senin bu davranışın bana hayırdan başka bir şey getirmedi; köpekte bile bulunan huylardan bir huyu bana çok mu görüyorsun?” dedikten sonra ev sahibinden razı olarak çıktı.

                                                                               *

Hz. Pir’i bir gün bir fakir, evine dâvet etmişti; kendileri daveti kabul buyurdular. Fakîrin evinde yiyecek bir şey yoktu. Dervişlerden bazıları dediler ki: “Mâdemki yemek hazırlamadın, bizi dâvetten maksadın ne idi?” Ev sahibi cevap olarak: “Bereketiniz sebebiyle Cenab-ı Hakk’in lutuflarına sahip olup yememiz için” dedi. Hz. Pir de fakirin bu sözünü doğruladı ve dervişlerle birlikte kalkıp çıktılar. Bundan sonra Cenâb-ı Hak o fakire çok nimet ihsan buyurdu.                                                                                *

Hz. Pir bir gece håne-i saâdetine gidiyordu; evin kapısını açık bulup içeri girince zahire (buğday vb.) çalmak için içeriye girmiş olan bir hırsıza rastladı. Hırsız

Hz. Pir’i görünce, çok korktu; o vakitler her şey çok pahalı idi. Hz. Pir hırsıza hitâben: “Bu alacağın buğdayın öğütülmesi gerekir, korkarım ki bu seni yorar, burada hazır var, benimle gel de sana un vereyim” buyurdular ve yanına un dolduracak bir şey olup olmadığını sordular. Hırsız da “Evet vardır” deyince son derece korku içinde ve sessizce unun bulunduğu yere kadar kendileriyle birlikte yürüdü. Hz. Pir orada adamın torbasını güzelce doldurup. birlikte kapıdan dışarı çıktılar. Ümmü Abide’den uzaklaşıncaya kadar gittiler. Sonra kendisini tedirgin ettiğinden dolayı özür ve helâllik dilediler. Hırsız Hz. Pir’in bu derece yumuşak huyuna şaşırmakla birlikte, emirleri üzere helal etti Hz. Pir veda edip giderken: “Oğlum, benim kalbimi hoş ettin, Allah da senin kalbini hoş etsin!” diye dua buyurdu. Hırsız evine ulaştığı vakit, Hz. Pir’in hâlini ve kendisine “oğlum” diye hitap etmesini, yumuşak huyunu ve affediciliğini düşündü; bu hâli bir türlü havsalasına sığdıramadığından, yerinde duramayıp doğruca Hz. Pir’in yanına dönerek huzurunda tövbe etti ve gönlü temizlenip büyük dervişler sırasına geçti.

(KAYNAK: KEN’ÂN ER-RİFÂİ)

Bir yanıt yazın